25 Şubat 2016 Perşembe

Görünmez eli kim tutuyor..?



Adam Smit’in Milletlerin Zenginliği adlı eserini yayınlayarak ilk defa iktisat biliminin temellerini atmasının ardından ekonominin sürekli bir yeniden yorumlanma ve tarif edilme ihtiyacı olan bir bilim dalı olduğunu görürüz.
 Ekonomi bilimi konusu insan olan sosyal bir bilim dalıdır. Öyle doğanın fizik kanunları gibi ebedi kanunlar değildir. Zamana ve toplumlara göre sürekli bir değişim gösterir. İktisat biliminin sürekli olarak yeniden yorumlanma ihtiyacı işte bundan doğar.
İşte Adam Simit’in ilk kez ileri sürdüğü görünmez el teorisinin modern iktisatçılar, klasik iktisatçıların ideal olanı tarifi olduğunu. Oysa gerçek piyasa koşullarında hiçbir zaman tam olarak oluşmadığını belirtirler. En serbest piyasa olan tarım ekonomisinde bile her zaman şu olayla karşılaşılır. Çiftçi fiyatı aşırı düşen ürünü toplamaya bile tenezzül etmez. Veya döker geçer.
İşte piyasaya ürün arz edenler tatminkâr bir kâr sağlamak adına piyasalara çeşitli yöntemlerle müdahale edebilirler. Arz edenler kıyasıya bir rekabete girerek birbirlerini hırpalamaktansa aralarında birtakım anlaşmalara gidebilirler. Veya anlaşmaya girmeden de çeşitli nedenler bu prensibin aksamasına yâda aksatılmasına sebep olabilir.
İşte burada modern iktisatçıların aksak rekabet olarak tarif ettikleri pek çok durum görünmez el prensibinin işlemesine ve fiyatların doğal olarak oluşmasına engel olur.
İşte size gerçek hayattan örnekler.
Türk telekomünikasyon piyasasına üç operatör hâkimdir. Bu operatörler medyayı da kullanarak tüketiciye yüzlerce tarife seçeneği sunarlar. Ülkenin Telekom sistemi bir bütün olarak düşünülmelidir. Yoksa farklı operatörlerin aboneleriyle iletişim kuramazsınız. Oysa bu operatörler kendi şebekeleri, her yöne ve sabit hatlar adı altında bu tarife paketlerinde illa ki fiyat farklılaştırmasına giderek bir de tarifeleri dakikalara bölerler.
Böylece hangi tarife paketini seçerseniz seçin sizi bir yerden yakalarlar ve faturanızda da bir türlü istediğiniz düşme gerçekleşmez. İsterseniz operatör değiştirmeyi deneyin. Durum değişmez. Operatörler bu tarife paketi bolluğunu abonelerin iletişim alışkanlıklarının göz ününde bulundurulmasından kaynaklandığını söylese de, aslında her insan sonuçta ihtiyaç duyduğunda telefon açar görüşür ve telefonu kapatır.
Oysa operatörler, bizim görüşmemizin dakikası şu fiyat, mesajlaşma şu fiyat, internet şu fiyat gibi basit ve anlaşılır tarifelerini abonelerine sunabilirler. Ancak o zaman doğrudan rekabet etmek durumunda kalacaklarından bunu yapmazlar. Bu durumda da görünmez el prensibi aksamış olmaktadır.
Uygulanan bir diğer yöntem ülke çapındaki büyük üreticilerin ülkeyi bölge bölge paylaşmalarıdır. İşte ülkemizde büyük çimento üreticilerinin Türkiye’yi ülkenin çimento talebine göre paylaştıkları gazetelerin ekonomi sayfalarına konu olmuştur.
Ancak burada objektif olarak düşünmek, çimentonun nakliyesinin maliyeti yüksek ve zahmetli olduğunu da göz önünde bulundurmak gerekir. Bu durumda ulaşım faktörü üreticileri avantajlı konuma getirmekte bölgelerine tek tabanca olarak kalmaktadırlar. Bu nedenle de ürünün fiyatını belirlemede avantaj elde ederler. Yani görünmez el prensibi üretici lehine aksayacaktır.
Üreticilerin firmaları kapalı kapılar ardında fiyat birliğinde anlaşma sağlayarak rekabeti ortadan kaldırmaları, pazar paylaşımına gitmeleri, büyük inşaat ihalelerinde her ihaleye girmeyerek ihaleleri paylaşmaları arz edenlerin uyguladığı bilinen yöntemlerdir. Bunların yanında ulaşım faktörü de devreye girmekte.
Meslek örgütleri tarifeler yayınlayarak fiyat birliği sağlarlar. Böylece serbest mesleklerde, esnaflarda bir rekabetin önüne geçilir. Bu durum bir çeşit meslek dayanışmasıdır. Örneğin ekmek fiyatı, berber fiyatı, muayene ücreti gibi.
Fiyatına devletin yüksek oranlı dolaylı vergilerle doğrudan müdahale ettiği zorunlu tüketim ürünlerinde ise görünmez el prensibi çalışmayacaktır. Örneğin akaryakıt, elektrik, doğalgaz, haberleşme gibi. Bu durumda tüketicilerin yapabileceği ancak tüketimlerini mümkün olduğu kadar kısmak olacaktır ki, o da ancak bir noktaya kadar gerçekleşe bilir.
Söz gelimi OPEC Dünyadaki petrol üreticisi ülkelerin bir kartelidir. Kartelleşmeye en güzel örnek olarak ekonomistler sürekli OPEC’i gösterirler. Petrol talebindeki veya fiyatlarındaki düşme karşısında üretici ülkeler derhal organize bir şekilde harekete geçerler. Böylece tatminkâr fiyat her zaman sağlanır.
Altıncı yüzyılın akıllı Yahudi ve Arap tüccarları dahi deve kervanlarıyla ticaret yapılan dönemde piyasayı kontrol altında tutmak için günümüz benzeri yöntemlere sık sık başvurmuşlardır. Örneğin birbirlerinin ticaret alanına girmezler, arz fazlası tarım ürünlerinde ürün fazlasını depolarda tutarak piyasaya sürmezler. Toplumun sürekli tükettiği ürünlerde o ürünün tüccarları ürünleri piyasadan bilinçli olarak çekip kıtlık yaratarak kârı maksimum seviyede tutarlardı.
O dönemin tüccarları pahalılıktan yakınan tüketicilere şu meşhur sözü söylerlerdi“fiyatı Allah belirliyor, biz sadece alıp satıyoruz.” Yani o zamanın uyanık tüccarları yukarıda saydığım yöntemleri bir yandan uygulayıp maksimum kârı sağlarken, bir de ihaleyi Allah’ın üzerinde bırakırlardı. Demek ki görünmez el teorisi günümüz klasik iktisatçılarının bir keşfi de değilmiş. O dönemin insanları işin içinden böyle çıkmışlar.
Görüldüğü gibi ekonomi teorileri öyle fizik kanunlarına benzemiyor. Ekonomi, konusu insan olan sosyal bir bilimdir. İnsanlar da birtakım kanunlara göre robot gibi hareket etmiyorlar. Tüketicilerin taleplerine ve davranışlarına göre piyasalara çeşitli şekillerde müdahalelerde bulunula biliyor.
İşte günümüz modern iktisatçıları görünmez el teorisinin aslında ideal olanın bir tarifi olduğunu, ancak gerçek yaşam koşullarında bu durumu engelleyen pek çok faktörün de devreye sokulduğunu belirterek, günümüz Dünyasında aksak rekabetin varlığından söz ederler.
AHMET ELDEN
    

            

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Küfür, hakaret, aşağılama içeren yorumlar yayınlanmaz