Yıllarca
büyük İslam âlimi olarak tanıtılan 16. Yüzyıl Şeyhülislamlarından Ebussuud
Efendi’nin icraatları ve vermiş olduğu en meşhur fetvaları objektif olarak
incelendiğinde. Osmanlı Zihniyeti ve onun dillere desten hoşgörüsü hakkında
bize ışık tutmaktadır.
Tasavvuf
düşüncesi zararlı bulunarak Oğlan Şeyh olarak bilinen Melami şeyhi İsmail
Maşuki’nin katline fetva veren Kemalpaşazade’yi destekleyen Ebussuud Efendi’nin
kendisi de devrin ünlü mutasavvıfları Şeyh Muhyiddin Karamani’yi 1550 de, Şeyh
Hamza Bali’yi 1560 ta verdiği fetvalarla idam ettirir.
Dine
zarar verdiği gerekçesiyle başta felsefe olmak üzere matematik, hendese
(geometri) gibi fen bilimleri medrese programlarından çıkarılırken İstanbul
rasathanesi yıkılır ve matbaanın gelişi engellenir. Bu icraatlar ile toplumun
gelişim dinamikleri engellenerek halkın statikleştirilip kullaştırılmasının
böylece Osmanlı düzenine karşı gelişebilecek her türlü muhalefetin önünü kesmek
amaçlandığı Yani sadece koyu bir taassup ve bağnazlıktan çok daha öte bir anlam
içerdiği anlaşılacaktır.
Yavuz
Sultan Selim zamanında başlatılan Anadolu alevi Türkmen halkının katli Yavuz’u
dahi aratacak şekilde Ebussud Efendi’nin fetvaları ile hız kesmeden devamı
devam etmiştir. Ebussuud Efendi, Kanuni Sultan Süleyman’ın bizzat isteği ile
Anadolu Yezidilerinin katline de fetva verir. Böylece binlerce yezidi katledilerek
sadece Alevi Türklere değil Yezidi Kürtlere de soykırım uygulanır.
Yezidi
katliamları da göstermektedir ki Alevi Türklerin katli İran ile yaşanan siyasi
rekabet ile açıklanamaz. Bu katliamlar ile Türklerin Sünni-Hanefi, Kürtlerin de
Sünni-Şafi inancı dışında başka bir inanca sahip olmalarının istenmediği yani
Anadolu insanının tek tipleştirilmeye çalışıldığı açıktır.
Aşağıda
yazacağım Ebussuud Efendi’nin ünlü fetvaları, Osmanlı egemen zihniyeti hakkında
okuyucuya net bir fikir verecektir.
Soru:
Bir kişi açıktan açığa Ramazan günü yemek yerse, sorgulamasında “Ramazan
hadistir düzme, koşmadır” derse ve bu sözünde direnirse ne yapmak gerekir?
Cevap:
Elbette öldürülmesi gerekir.
Soru:
Seyyidler “ibadetle ilgili kararlar bizi bağlamaz” derlerse bunlara ne yapılır?
Cevap:
Bu inanç üzerine direnirler, Şeriat yoluna gelmezlerse dinsizlikleri anlaşılmış
olur, bu nedenle öldürülmeleri gerekir.
Soru:
bazı sufiler “bize şeyhimiz böyle buyurdu” diyerek sürekli zikretseler onlara
ne yapmak gerekir?
Cevap:
Şeyhleri olan dinsizin buyruğunu Tanrı Peygamber’inin buyruğuna yeğledikleri
için hepsinin öldürülmeleri gerekir.
Soru:
Kızılbaş topluluğunun topluca öldürülmeleri dine göre helal midir? Bunları
öldürenler gazi bu sırada ölenler şehit olur mu?
Cevap:
Kızılbaşların topluca öldürülmesi elbette dinimizce helaldir. Bu en büyük
kutsal savaştır. Bu yolda ölmek de şehitliği en ulusudur.
Soru:
Önderleri Peygamber soyundan olduğu için Kızılbaşların öldürülmesinin helal
olduğundan kuşku duyulmaz mı?
Cevap:
Haşa, en küçük bir kuşku duyulmaz.
Soru:
Bir kişi diğerine selam verirken “aşk olsun” dese, diğeri de “ya hu” diye
karşılık verse bunlara ne yapılır?
Cevap:
Yüce Tanrı’nın saptadığı selamı beğenmeyen kâfir olur.
Soru:
Bir kişi diğer iki kişiyi dinsizlikle suçlarsa ne yapılır?
Cevap:
Dinsizlikleri anlaşılırsa öldürülmeleri gerekir.
Soru:
Birisi “ gerçekten Hallacı Mansur’un davası doğrudur” derse ne yapılır?
Cevap: Hallacı Mansur’a yapılan yapılır (yani derisi
yüzülerek öldürülür).
(Erdoğan Aydın, “Nizam-ı Âlem ’in gayrı resmi tarihi”, sayfa: 395-396)
Buraya
kadar yazdıklarım ve Ebussuud Efendi’nin verdiği meşhur fetvaları da
göstermektedir ki, Osmanlı’ya hâkim zihniyeti koyu bir taassup veya bağnazlıkla
açıklamak kolaycı bir yaklaşım olacaktır.
Düzenin
egemeni 1. Süleyman ve onun devşirme düzeni kendisine tehdit olarak neyi
görüyorsa, onu bertaraf etmek için Ebussuud Efendi her türlü Şer-i kılıfı
uyduruyordu.
Din görüldüğü gibi Nizam-ı Âlem ideolojisinin
bir aracıdır.
AHMET
ELDEN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Küfür, hakaret, aşağılama içeren yorumlar yayınlanmaz