Üçüncü Ahmet ve Lale
devri ile başlayan zevk ve sefahatin Patrona Halil’le son buluşu:
Yaklaşık 30 yıllık bir kafes hapsinden sonra, 1703 yılında
kardeşi 2. Mustafa’nın yerine tahta çıkan 3. Ahmet’in ilk dönemi, Edirne
Vakasına neden olanların isteklerine boyun eğmekle geçer.
Damat Hasan Paşa’nın yardımıyla isyancıları ortadan
kaldırmayı başaran Padişah, ilk 7 yılında 7 sadrazam değiştirir. 1711 yılında
antlaşmayla sonuçlanan Prut savaşından sonra, 1713 Edirne antlaşması ile
Ruslarla sorunlar çözülürken, Venedik'e savaş açılır. Elde edilen başarılar
üzerine, duruma müdahale eden Avusturya’ya da, savaş ilan eldir. Ancak sonuç
tam bir hezimet olur.
Damat İbrahim Paşanın çabaları sonunda yapılan Pasarofça
antlaşmasıyla, başta Belgrat olmak üzere önemli oranda toprak Avusturya’ya
bırakılır. Dalmaçya, Hersek ve Arnavutluk’taki Venedik işgallerinin bir kısmı
da tanınır. Yine de Girit ve Mora kurtarılmıştır.
Pasarofça Antlaşmasının ardından, uzun süren savaşların
verdiği bıkkınlık ve yorgunlukla, Lala Devri denen dönem başlar. Tarihçi Abdi,
bu dönemi şöyle anlatmaktadır: “Devlet hizmetinde bulunanların çoğu,
toplantılarını gece gündüz zevk ve eğlence, çalıp söylemeyle süslemişlerdi.
Osmanlı Ülkesi harap olmak değil, dört yanını Allah korusun, düşman alacak
dereceye gelse, belki biz zevkimizden olalım derlerdi.”
İşte bu dönemin ruh halini dönemin en ünlü şairi Nedim,
dizelerinde çok güzel anlatmıştır. Nedim dizelerinde: “Savaş dönemi geçti. Şimdi eğlence ve içki toplantıları dönemidir”.
Ya da: “Gülelim eğlenelim, zevk alalım
Dünyadan” diyordu. İstanbul’un gözde yerlerinde, lüks kasırlar, köşkler,
yalılar yapılıyor lalezarlar kuruluyordu.
Artık fetihler ve ganimet olmadığı için, bu sefahatin
maliyeti, ağır vergilerle İstanbul ve Anadolu halkının sırtına yüklenmişti. Özellikle
yeniçeriler askerlikten çok esnaflık yaptıkları için, bu ağır vergilerden son
derece rahatsızdırlar. 1723 te başlayan İran savaşlarında alınan yenilgiler ve
özellikle, Tebriz muhafızı Kara Mustafa Paşa’nın 75 bin askerini bırakıp bir
gece kaçması, bardağı taşıran son damla olur. Nadir Şah’ın Tebriz’i alıp bütün
halkı kılıçtan geçirttiği haberinin yarattığı infiali fırsat bilen yeniçeriler,
Patrona Halil adında yeniçerilikten atılma bir serseriönderliğinde
ayaklanırlar.
Ağır vergilerden bunalan esnaf ve debdebe karşısında
fakirlikten yakınan halk da isyana destek verince, Rum devşirmesi ve eniştesi
olan Damat İbrahim Paşa’yı boğarak asilere teslim eden 3. Ahmet, can güvenliği
karşılığında tahttan çekilir. Yerine yeğeni 1. Mahmut tahta çıkarken, 3. Ahmet
yeniden kafes hapsine başlıyordu. 6 yıl sonra kapatıldığı odada ölecektir.
Birinci Mahmut ve
Patrona Halil’in sonu:
Patrona Halil isyanıyla 30 yıllık kafes hapsinden kurtularak
1730 yılında tahta çıkan 1. Mahmut, bu kez amcasını hapse gönderecektir. 1. Mahmut
saltanatının ilk bir ayında, başına bela olan Patrona Halil ve adamlarının
isteklerine boyun eğmek zorunda kalıyordu. Onu sancak beyi olarak İstanbul’dan
uzaklaştırmak istese de, Patrona Halil “benim derdim makam değil, bu bozuk
düzenle” diyerek reddeder.
Silahtar Mehmet Paşanın kurduğu düzenle Revan köşkünde
huzura çıkmayı bekleyen Patrona Halil ve adamları, 33 yeniçeri tarafından
bastırılıp öldürülür. İntikam almak için Arnavut ayak takımının başlattığı
isyan girişimi de Kabakulak İbrahim Paşa tarafından kanlı bir şekilde
bastırılır.
1737 de Belgrat geri alınır. 1740 yılında Fransızlarla
yapılan antlaşmayla Kapitülasyonlar genişletilerek bağlayıcı bir yükümlülük
olur.
3. Ahmet’in kızı ve Damat İbrahim Paşanın karısı olan Fatma
Sultan, babasının öcünü almak için saray görevlisi Arnavutlara isyan
çıkarttırırsa da, isyan kanlı bir şekilde bastırılır. Ayaklanmayı Fatma
Sultan’ın çıkarttığını öğrenen 1. Mahmut, Fatma Sultan’ı boğdurup cesedini bir
çuval içinde saray burnundan denize attırır.
Saltanatının 24. yılında aniden ölen1. Mahmut’un çocuğu
olmadı diye tarih düşülür. Ancak birlikte olduğu 5 cariyeye Müslüman ismi
verilip padişah eşi olarak kayıtlara geçirilmiştir. Bu ise Osmanlı geleneğinde
ancak çocuk doğurmaları ile mümkündür. Doğan çocuklar ve annelerinin akıbeti
hakkında ise tarihi bir kayıt yoktur. Bu nedenle durum manidardır Yerine Ruhi
dengesi bozuk ve kadın düşmanı, 3. Osman geçer.
Ruhi dengesi bozuk ve
kadın düşmanı 3. Osman:
1754 yılında 56 yaşında tahta çıkan 3. Osman kadar kafes
hapsi yaşayan padişah yoktur. 51 yıl ile rekor kırmıştır. Bu uzun hapis
hayatında her gün yaşadığı ölüm korkusuyla tam bir ruh hastası olup çıkmıştır.
Üstelik devleti yönetecek bilgi ve eğitimden de mahrum kalmıştır.
3. Osman ayrıca tam bir kadın düşmanıdır. Kadınlardan nefret
etmektedir. Ayakkabılarına çaktırdığı altın ökçelerle haremde gezerken
cariyeler korkuyla kaçışarak saklanırdı. Bunu özellikle istemişti, kadın
görmeye tahammül edemiyordu.
İstanbul’da kadınların evlerinden çıkmasını hatta evlerinde
dahi süslenmelerini yasaklar. Yasağa uymayanların öldürüleceğini tellallarla
tüm şehre duyurur. 1756 da ölüm korkusuyla veliaht şehzade Mehmet’i boğdurtur.
Üç yılı bulmayan saltanatı 1757 de ölümüyle son bulur. 4
karısı kayıtlara geçirilir. Ancak bu durum son derece şüphelidir. 3. Mustafa
döneminde erkeklik gücü olmadığı için hiç çocuğu olmadığı tarihi kayıtlara
geçirilir ki, çocuk doğurmadan padişah karısı olmak ta mümkün değildir. Yerine
3. Mustafa geçer.
3. Mustafa ve yok
olan devlet otoritesi:
40 yıllık kafes hapsinden sonra padişah olan 3. Mustafa
özellikle Patrona Halil isyanında her an ölüm korkusu yaşamıştı. Abisi
Mehmet’in 3. Osman tarafından boğdurulmasıyla veliaht olmuştu.
Tahta çıktığında ülkenin dört bir yanında kapısız levent
denilen eşkıyaların soygunlarından halk perişandı. Bu eşkıyaların önemli bir
kısmı ortadan kaldırılmış, ancak eşkıyalığın önüne geçilememişti. Ayan denilen
ağaların baskısı ise devlet otoritesini iyice sarsmaktaydı. Mısır, Suriye,
Bağdat gibi uzak eyaletlerde valiler başlarına buyruk hareket etmekteydi.
Rumeli’de yönetim yeniçeri zorbalarının elinde idi. Durumu düzeltmek için
atananlar, işleri daha da bozmaktaydı.
Hotin kalesinin düşmesi ile Eflak ve Boğdan Rusların eline
geçerken. Mora Rumları da Ruslar tarafından ayaklandırılır. 1772 de Ruslar
Kırım’ı işgal eder. İstanbul’a sığınan Devlet Giray’ın 20 bin askerle
başlattığı harekât ise başarısız olur.
Ruslara karşı bizzat sefere çıkmak isteyen padişahın sağlığı
iyice bozulur. 1774 te beyin kanamasından ölür.
Yerine geçen 1. Abdülhamit döneminde Kırım Ruslar tarafından
Osmanlı’dan ayırılacaktır. Yazıma bu konuyla devam edeceğim.
AHMET ELDEN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Küfür, hakaret, aşağılama içeren yorumlar yayınlanmaz