2. Mahmut, Alemdar Vakası ve Yeniçerilerin katliamla yok edilişi:
1808 de tahta çıkan 2. Mahmut henüz 24 yaşındadır. Sarayda
gözetim altında tutulurken abisinin batılı düşüncelerinden etkilenmiştir. İlk
yaptığı iş kafes hapsine son vermek olur. Ancak yine de şehzadeler gözetim
altında tutulmaya devam edilecektir.
Alemdar’a can borcunu ödemek için, onun aracılığıyla ayan
adı verilen dere beylerle Senedi İttifak imzalanır. Hükümranlık haklarından
taviz vermiş, ama bu durum hiç hoşuna gitmemiştir. Sekbanı cedit adında yeni
bir ordu kurulur. Bu da yeniçerilerin hoşuna gitmemiştir.
Alemdar’ın devlete yeni bir düzen verme çabalarından
rahatsız olan ulema ve çıkar çevreleri, onun aleyhine propaganda başlatırlar.
2. Mahmut ta Alemdar’ı saltanatına ortak görmektedir.
15 Kasım 1808 akşamı Alemdar Mustafa Paşa’nın konağı
basılır. Sekbanı Cedit Alemdar’ın yardım çağrısına yanıt vermez. Yeniçerilere
karşı tek başına direnen Alemdar, sonunda konağını havaya uçurur. Alemdar’la
birlikte 300 yeniçeri de ölür. 2. Mahmut kendi canını güvenceye almak için, 4.
Mustafa ve 3 oğlunu boğdurarak cesetlerini sarayın dışına attırır. Donanma
isyancıları top ateşine tutar. Alemdar’ın tüm yakın çevresi öldürülür.
Destekledikleri İstanbul dışına sürülür.
Alemdar’dan ve onun yakın çevresinden hoşlanmayanlar ile 2.
Mahmut, bu işin içinden ellerini kirletmeden çıkarken, Alemdar Vakası adı
verilen bu olay, tarihe yeniçerilerin son melaneti olarak geçecektir. Günah
keçisi yine onlar olacaktır.
1817 de Sırp Prensliği tanınır. Vehhabiler’in ve Yunanların
ayaklanmaları Mehmet Ali Paşa’nın yardımıyla bastırılabilir. 1826 da yeniçeri
ocağının kaldırılması son derece kanlı olacaktır. Mehmet Ali Paşa’nın oğlu
İbrahim Paşa’nın Mora isyanındaki başarısı üzerine, İngiltere, Fransa ve Rusya
birleşik donanması Navarin’de Osmanlı Mısır donanmasını yakar. Bu olay yeni bir
Osmanlı Rus savaşına neden olur. Savaş 1830 da Edirne Antlaşmasıyla sona erer
ve bu anlaşmayla Poti, Anapa, Ahıska Rusya’ya verilirken Yunanistan’ın
bağımsızlığı tanınır. Aynı yıl Fransızlar Cezayir’i işgal eder.
1831 de Mısır valisi Mehmet Ali Paşa ayaklanır. Osmanlı
Ordusunu arka arkaya yenilgiye uğratan Mısır Ordusu Kütahya’ya kadar gelir. 2.
Mahmut bu durum karşısında Rusya’nın yardım teklifini tereddütsüz kabul eder.
Osmanlı Devleti kendi valisiyle baş edememiştir. 2. Mahmut’sa devletinin en
büyük düşmanının yardımını, saltanatını korumak için kabul edecek kadar aciz
duruma düşmüştür. İngiltere ve Fransa hemen araya girer ve Mehmet Ali Paşa’yla
Kütahya antlaşması yapılır. Mehmet Ali Paşa’ya Mısır valiliğinin yanı sıra
Suriye valiliği, Oğlu İbrahim Paşa’ya Cidde valiliği yanı sıra Adana muhassıllığı
verilir.
Mehmet Ali Paşa sorununu çözmek isteyen Padişah, 1839
yılında Osmanlı Ordusunun Nizip savaşında Mehmet Ali Paşa’ya bir kez daha
yenildiğini öğrenemeden veremden ölür.
Osmanlı Devletinde
Yeniçeriler ve yok edilişleri:
1361 de 2. Murat’ın çıkardığı Pencik kanunuyla gayrimüslim
devşirmelerden kurulan yeniçeri ordusu gerçekte bir Hassa Ordusu idi. Gerçek
amaçları Osmanlı Hanedanı’nı ve onun kurduğu düzeni korumaktı. Zaten 1826 da
katliamla yok edilen yeniçeri sayısı 10 bini İstanbul’da toplam 20 bindir.
Görüldüğü gibi devasa bir ordu değildir.
Osmanlı Devleti’nin asıl savaşçı gücü, sayıları 100 bini
geçen toprağa bağlı Anadolu Türkleriydi. Bunlar tımarlı sipahilerdir.
Yeniçeriler, Balkanlar ve Anadolu’nun sadece Ortodoks
Hıristiyan ahalisinden çok küçük yaşta devşirilen çocukların, düzenin bekçileri
olarak yetiştirilmesi ile oluşturulan, paralı askerlerdir. Savaşta da görevleri
sadece padişahı korumak ve son saldırıya katılmaktır. Padişah sefere
çıkmadığında Padişah izni olmadan sefere de çıkmazlardı.
Özellikle Padişaha bağlı olmaları için milli benliklerinden
koparılıyor dinleri, dilleri, isimleri değiştiriliyordu. Yeniçeriler kendileri
gibi devşirme olan Osmanlı yöneticilerinin ve tamamı Hıristiyan cariyeler olan
saray kadınlarının iktidar çekişmelerinde Padişahlara karşı bir piyon olarak
kullanıldılar. İktidarda istenmeyen kişiler yeniçerilerce Padişahtan isteniyor
ve öldürülüyordu. Devşirme düzeninin hoşuna gitmeyen Padişahlar da yeniçerilere
tahtan indirtiliyor, hapsediliyor veya öldürülüyordu.
Sonuçta perde arkasındaki hiçbir kimsenin eli kirlenmiyor ve
tarihe günah keçisi olarak hep yeniçeriler geçiyordu. Yazı dizimi takip edenler
bu sonuçları kolayca çıkaracaklardır.
Osmanlı Düzeninin sakatlığı insan tabiatına aykırı bu
devşirme kulluk sisteminden gelmektedir. Bu zamana kadar yazdıklarım da
göstermektedir ki bu sakat düzende hiç kimse, Osmanlı Hanedanına karşı gerçek
bir bağlılık duygusu da taşımamaktadır.
İşte bu sakat düzende artık istenmeyen bir unsur haline
gelen yeniçeriler, yok edilmek için öncen planlı bir şekilde tüm hazırlıklar
yapılır, bütün önlemler alınır. Eşkinci adında yeni bir ocak kurulur ve
yeniçerilerin bu ocağa karşı ayaklanması için beklemeye geçilir. Tabiî ki
beklenen olur ve yeniçeriler ayaklanır. Sekbanı cedit askerleri ve galeyana
getirilen İstanbul ahalisiyle, derhal yeniçerilerin üzerine gidilir. Kışlalar
top atışına tutulup ateşe verilir. Kaçmaya çalışanların çoğu kılıçtan
geçirilir. Canını kurtarabilmek için Belgrat ormanına kaçmayı başarabilen
yüzlercesi, orman çembere alınıp ateşe verilerek diri diri yakılacaklardır.
Devam eden günlerde katliam tüm ülkeye yayılır ve İstanbul
dışındaki yeniçerilerde yok edilir. Sadece İstanbul’da 10 bin ve bütün ülkeye
yayılarak toplam 20 bin yeniçeri katliama uğrar. Memleketlerinden ve
benliklerinden koparılan bu insanlar, düzende istenmeyen unsur haline gelince
işte böyle insanlık dışı bir şekilde katledilirler. Birde bu katliama Vakai
Hayriye adı verilir yani hayırlı olay.
Dünya tarihinde hiçbir devlet kendi ordusunu böyle
katletmemiştir. İnsanlık tarihinde hiçbir katliam, bu katliam gibi tarihe
hayırlı olarak geçmemiştir.
Yazıma dizisine Sultan Abdülmecit, Tanzimat ve Islahat fermanlarıyla
devam edeceğim.
AHMET ELDEN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Küfür, hakaret, aşağılama içeren yorumlar yayınlanmaz