Osmanlı İmparatorluğunda ilk iç çöküntünün, Kanuni Sultan Süleyman döneminde yani Osmanlının siyasi olarak en güçlü olduğu o en muhteşem denilen çağında başlaması son derece manidardır.
1560 yılına gelindiğinde bir yandan şehzadeler taht için
açıktan açığa savaşırken, bir yandan da Osmanlı Ülkesinin dağlarında artık
eşkıyalar gezmektedir. İmparatorluğun bütün asker kaynağını ve vergi
gelirlerinin en önemli kaynağını oluşturan Anadolu halkının adalet
arayışlarıyla başlattığı sosyal isyanların katliam la bastırılması ve
Osmanlı'nın içinden çıktığı halka giderek yabancılaşarak imparatorlaşmanın
sonucu, eşkıyalaşmaya zemin hazırlayacaktır.
Üstelik devam eden dönemde yaşanan büyük ekonomik kriz
nedeniyle tımar sisteminin bozularak iltizam yöntemine geçilmesi de, bu ilk
eşkıyalaşmayı dahi mumla aratacak Celali isyanlarının başlamasına sebep
olacaktır.
Her şey bununla da kalmaz, 16. Yüzyılda yapılan coğrafi
keşifler sonucu yeni keşfedilen topraklardan Avrupa’ya altın ve kıymetli maden
akışı başlamış bu durum büyük bir enflasyon ve parasallaşma sürecine neden
olmuştur. Üstelik yeni keşfedilen ticaret yollarıyla Avrupa, artık Osmanlıya
muhtaç ta değildir.
Avrupa’da yaşanan bu gelişmelerin sonucu Osmanlı’nın devasa
devşirme bürokrasisi büyük bir mali buhranla baş başa kalır. Bu durum
karşısında devrin egemeni 1. Süleyman ve onun devşirme bürokrasisi kendi kısır
çıkarları ve Dünyadan habersiz siyasetleri uğruna çareyi, daha fazla para
bulmak için devletin vergi kaynaklarını kiraya vermekte bulacaklardır. Yani
iltizam sistemi.
Mir-i toprakları ilk iltizama açan kişi ise Kanuni’nin
vezir-i azamı ve damadı, Hırvat devşirmesi meşhur Rüstem Paşa olacaktır. Bizzat
Kanuni’nin iradesi ve damadı Rüstem Paşa'nın uygulamaya koymasıyla başlayarak
tüm Anadolu’ya yayılan iltizam sistemi, yüzyıllardır devam eden toprak
düzeninin bozulmasına buda büyük bir sefalete yol açar.
Devrin egemeni 1. Süleyman ve onun Devşirme bürokrasisi
giderek artan para ihtiyacı için, halkı adeta soymaya başlayan bu yeni vergi
toplayıcısı Mültezimlerden taraf olurken, iş gümrük ve darphane gelirlerinin
dahi iltizama verilmesine kadar gidecektir.
Sonraki dönemin tarihçisi ve devlet adamı Koçi Bey, ünlü
risalesinde Kanuni’nin, damadı Vezir-i Azam Rüstem Paşa’ya “bir padişaha hazine
olacak kadar” çok toprak temlik etmesinden yakınmakta, temlik edilen gelirin
40-50 bin asker beslemeye yeteceğini belirtmektedir.
Ç. Altan, Rüstem Paşa’nın hazinesini şu şekilde
açıklamaktadır: “1700 köle, 2900 savaş atı, 1106 deve, 700.000 sikke-i hasene,
5000 kaftan ve elbise, 1100 adet üsküf, 600 gümüş eğer, 500 altın eğer, 1500
gümüş at başlığı ve 130 çift altın üzengi. Ayrıca, külçe altın, nakit altın ve
gömüşle karışık altın. Ayrıca bol miktarda altın ve gümüş eşya ve mücevherat.
Tüm bunların yanında Rüstem Paşa’nın 815 adet çiftliği ve 476 adet de su
değirmeni bulunmaktadır.
Görüldüğü gibi, halk bir yandan mültezimler tarafından adeta
soyulurken Vezir-i Azam Damat Rüstem Paşa da servetine servet katmıştır.
Kayınvalidesi Hürrem Sultan ile karısı Mihrimah Sultan’ın
girişimleriyle 1555 yılında ikinci defa Vezir-i azam olan Rüstem Paşa, ölümüne
dek bu görevinde kalırken, Osmanlı Devletinde de tüm vergi gelirleri satılarak
mali düzen bozuluyor ve en muhteşem denilen çağında, çöküşe giden yolda ilk
adımlar atılıyordu.
AHMET ELDEN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Küfür, hakaret, aşağılama içeren yorumlar yayınlanmaz