23 Ekim 999 Pazartesi günü İlek, hiçbir direnişle karşılaşmadan Buhara’ya girerek Samanoğulları hazinesine el koydu.(…) Yerli Aryan ögesinin egemenliğine son veren bu tarihsel olayın önemini, o zaman belki hiç kimse anlamamıştı.(Wilhelm Barthold, İlk Müslüman Türkler, sayfa: 226)
Rus doğu bilimci Wilhelm Barthold, orijinal adı Turkestan v
epolyu Mongoli (Petersburg, 1900) adlı eserinde, Türklerin İslamiyet’in siyasal
egemenliğine yükselişindeki bu önemli tarihi adımı, işe bu şekilde anlatır.
“İtaatli bir köle yüz oğula yeğdir. Çünkü oğul, babasının
ölümünü ister. Köle ise efendisinin uzun yaşamasını ister”(Nizamülmülk).
Samani hanedanı, yönetimini Abbasilerden esinlenerek
oluşturmuştu. Ancak bu devlet, çok daha yetkin ve tekil bir yapıya sahipti.
Yerli egemenlere karşı bir denge ve baskı unsuru oluşturmak için, Türk
kölelerden kurulu bir ordu ve bürokrat yapısı kurulmuştu.
İşte Nizamülmülk, İslam devletlerindeki Devşirme sisteminin
nedenini de, yukarıdaki gibi açıklar.
Ceyhun-Seyhun bölgesi (Maveraünnehr) ve Seyhun ötesi
topraklardan küçük yaşta toplanan Türk köle çocukları, yedi yıl süren sıkı bir
eğitimden sonra, eğer yetenekliyse her yıl bir rütbe alır. Hükümdarın da
güvenini kazanırsa, hâcipliğe kadar yükselir. Daha otuz yaşına gelmeden de,
“emir” unvanı ile eyalet valiliğine atana bilirdi.
Gazne Devleti’nin temellerini atan Samani kölesi Alptegin,
35 yaşında Horasan bölgesi askeri komutanlığına yükselmiştir.
İşte dış cephelerde Türklere kaşı dayatılan İslami baskı ile
Türk egemenlerinin artık İslam ülkelerine karşı besledikleri emellerin yolları
döşenirken, devşirme devlet yapısı da içten içe çürümeyi beraberinde
getirecektir.
Böylece Samani Devleti, hem dış cephede İslam olan
Karahanlılar’ın, hem de içeride devşirme düzeninin ağır askeri ve siyasi baskısı
yüzünden, tarih sahnesinden çekilecektir.
“Yeni hükümdar kâfirler için korkunç bir düşman oldu.
Savaşlarda ağzından ateşler çıkıyor, kâfirleri yakıyordu.”(Saltuk Buğra Han
Destanı’ndan )
744 yılında müttefikleri Uygurlar ve Basmıllar’la Ozmış
Kağan’a savaş açan Karluklar, ertesi yıl son Türk hakanı Po-mei’nin kesik
başını Çinliler’e göndererek 2. Kök Türk Kağanlığını çökerteceklerdir.
Talas Savaşı’nda Çin ordusunu arkadan vurarak Çin’in Orta
Asya egemenliğini Araplara kaptırmasına neden olan Karluklar, daha sonra
müttefikleri Tibetlilerle birlikte Türgiş ülkesine saldırarak onları yenerler.
Türgiş ülkesinde kendi devletlerinin temellerini atan
Karluklar, Daha önce müttefik oldukları Uygurlarla savaşırken 840 yılında Kırgızların
saldırısına uğrayarak, büyük darbe alırlar.
Ancak Taberi’nin belirttiğine göre Halife Mem’un tarafından
düşmanlarına karşı desteklenme sözü alarak 9. Yüzyılda durumlarını
güçlendireceklerdir. Halife’nin derdi ise, tıpkı İbn’i Fadlan başkanlığında bir
heyeti 921 yılında Türklere gönderen Halife Muktedir gibi, Şii baskısına karşı
kendisine bir destek bulmaktır.
Samani Hanedanı, diğer yerel devletleri ortadan kaldırarak
İslam coğrafyasının bütün doğu topraklarının hâkimi olduklarında, Karluklara da
komşu oluyorlardı.
Bu yıllarda ise Çin’den başlayıp Hindistan’dan geçen ve
Bağdat’tan Afrika’ya ulaşan zengin bir ipek, altın, gümüş, porselen, köle,
baharat ve kürk ticareti vardır. Türk egemenlerine de, bu ticaretten önemli pay
düşmektedir.
Bu ticaret yolunda faaliyet gösteren İslam propagandacılarına
ise Karluk Yabgusu Oğulcak, yüz vermiyordu. Ancak Oğulcak, ülkesinden kaçarak
kendisine sığınan Samani hükümdarının kardeşi Nasır’ı kabul edip birde vali
yapınca, farkında olmadan kendi ipini de çekecektir.
Oğulcak, Samanilerin ülkesine yaptıkları saldırılara karşı
koyarken, Nas, yoğun bir Misyonerlik ağı kurar ve Oğulcak’ın yeğeni Saltuk
Buğra’yı da Müslüman yapmayı başarır. Saltuk Buğra, bir gece suikast yaparak
amcasını öldürür ve kendisini hakan ilan eder.
Kaşgarlı Tarihi’ne
göre olay şöyle gelişir:
“Saltuk, önce amcasını öldürmek ister ancak tereddüt ederek
uyandırır ve İslam’a davet eder ancak amcası bu daveti üç kere reddeder.
Böylece Oğulcak, önce dizlerine, sonra boynuna kadar, üçüncüde tamamen yere
gömülür. Gün ağardığı vakit, Saltuk Hükümdardır ve İslam’ın saltanatını
kurmuştur.”
Saltuk Buğra Han destanında ise, Saltuk’un hükümdar oluşu bu
şekilde anlatıldıktan sonra son derece tüyler ürpertici bir Anekdot vardır:
“Yeni Hükümdar, kâfirler için korkunç bir düşman oldu.
Savaşlarda ağzından ateşler çıkıyor, kâfirleri yakıyordu.”
Görüldüğü gibi kâfir Türkleri imana getirme işi, artık
Müslüman Türklere düşüyordu.
“Abbasiler gibi,
Samanlıları da mahfeden hastalık.”(Carl Brockelmann)
Alman Tarihçi ve doğu bilimci Carl Brockelmann, Gazneliler Devleti’ni,
işte bu şekilde tanımlar. (İslam Ulusları ve Devletleri Tarihi, T. T. K.
Yayınları, Sayfa: 138)
Samani Hanedanı’nın hassa ordusu köle komutanı Alptegin,
yetenekleri sayesinde, hükümdarın da güvenini elde ederek kısa sürede
yükselmişti. Ancak bu durum, Alptegin’e önemli siyasi ve askeri güç kazandırmış
ve 950 yılında devletin idaresinde hâkim bir konuma getirmişti.
961 yılında Samanoğulları’nı devirmek için başlattığı darbe
girimi başarısız olan Alptegin, kendisine bağlı birkaç yüz köle ile birlikte
Gazne’ye kaçar. Oradaki yerel hanedanı devirerek egemenliğini ilan eder.
Alptegin 975 yılına ölünce, askerler yerine onun
kölelerinden Böritegin’i komutan seçerler. Yeni komutan, Buhara yönetiminden
tanınmasını ister. Samanoğulları tanımak yerine bir ordu gönderir. Ancak ordu
yenilir ve geri çekilir. Samaniler, bir daha Gazne’ye asker göndermezler.
977 yılında Gazne
halkı isyan ederek eski hanedanlarını geri çağırınca, isyan yine Alptegin’in
kölelerinden, Sebüktegin’in başarısıyla bastırılır. Bunun üzerine askerler,
Böritegin’i devirip, Sebüktegin’i komutan yaparlar.
Sebüktegin, komutanlara haftada iki kere yemekli şölen
düzenler. Bu yüzden oldukça sevilir. Yerel zengin ailelerle iyi ilişkiler
kurar. Yörenin zengin bir reisinin kızıyla evlenir.
İşte Sebüktegin’in oğlu Gazneli Mahmut, bu evlilikten doğar.
“Günümüzde Türkler, Gazneliler İmparatorluğu’nu ilk Türk
devleti olarak görmekten hoşlanırlar. Çünkü hükümdarları ve ordusu Türk’tü ve
çünkü İran’daki devlet düzenini kesintiye uğratmaksızın Türk Selçuklulara
aktarmışlardı. Ancak burada duraksamaya yol açan nokta, Mahmut’un
imparatorluğunun bir Türk halka dayanmayışıdır. Ordusu ise Abbasîlerin
ordusuyla aynı kategoriye sokula bilir. Bu devleti daha çok benzeri olan,
Mısır’da 868-905 yılları arasında egemen olmuş, Tolunoğulları’yla
karşılaştırmak gerekir.”
Ünlü doğu bilimci ve Türkolog Claude Cahen, Gazneliler
hakkında yukarıdaki değerlendirmeyi yapar. (Türkler Nasıl Müslüman Oldular,
Örgün yayınevi, Kasım 2011, 5. baskı sayfa:358/359)
Samanoğulları’nın başında
üç bela: “Karahanlılar, Gazneliler, Selçuklular.”
Karahanlılardan, sonra Selçuk’un Oğuzları da İslam olurlar.
Ancak tam olarak nasıl İslam oldukları belirsizdir. Karahanlılar ve Oğuzların
İslam olduktan sonra kılıçlarını İslam ülkelerinin fethine yöneltmeleri ise son
derece manidardır.
Samanoğullarının başını, birde kendi içlerinden türeyen
Gazneli belası sarmıştır. Karahanlılar ve Gazneliler, bir yandan birbirleriyle
mücadele ederken, biryandan da Samanoğullarına karşı askeri ve siyasi baskıyı
da arttırmaktadırlar.
Oğuzlar ise, kendi siyasi çıkarlarına göre her üç devlete de
askeri ve siyasi destek vererek aradan sıyrılmanın yollarını aramaktadırlar. Bu
destekleriyle de destek verdikleri taraf lehine önemli bir unsur
oluşturmaktadırlar.
Sünni Samani hanedanı, tüm bu dertlerle uğraşırken
egemenliği altındaki topraklarda yaşayan Şii halka karşı uyguladıkları ağır
baskı ve zulüm ve halka yabancı devşirme ve zalim yöneticiler nedeniyle de
tamamıyla boşlukta kalmıştır. Wilhelm Barthold, bu durumu şöyle anlatır:
“Samanoğulları, İsmail de dâhil halk üzerinde güven kazanıp
tahtlarına bir destek kazanmaya hiçbir zaman uğraşmamışlardır. Demokratik
nitelikte olduğu kuşku götürmeyen Şii hareketini cezalandırmaları bunu ortaya
koymaktadır.” ( Wilhelm Barthold, İlk Müslüman Türkler, sayfa: 225)
Sonunda Gazneliler
Horasan’ı, Karahanlılar da Maveraünnehr’i alarak Samanoğulları devletine son
verirler.
Wilhelm Barthold aynı
eserinde, Karahanlı hükümdarı Nasr Han'ın Samanoğulları devletine son verişini
de şöyle anlatır:
“23 Ekim 999 pazartesi günü, İlek hiçbir direnişle
karşılaşmadan Buhara’yı işgal ederek Samanoğulları'nın hazinesine el koydu.
Abdülmelik ile ailenin diğer üyeleri Uzgend’e gönderildiler. İlek’de Buhara ve
Semerkant’a kendi valilerini bırakarak Uzgent’e döndü Böylece Samanoğulları
devleti son bulmuş oldu. Yerli Aryan ögesinin egemenliğine son veren bu
tarihsel olayın önemini belki o zaman hiç kimse anlamamıştı.” (Wilhelm
Barthold, aynı eser, sayfa:226)
Görüldüğü gibi Buhara halkı, baskılarından yıldığı Samani
hanedanı devrilirken, hiçbir tepki vermemiştir.
Gelecek yazımda Karahanlılar ile Gazneliler'in askeri ve
siyasi mücadelesinin arasından, Selçukluların nasıl sıyrılarak İslam’ın siyasi
egemenliğine yükseldiğini inceleyeceğim.
AHMET ELDEN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Küfür, hakaret, aşağılama içeren yorumlar yayınlanmaz